O “BİR” ŞEYİ KAYBETTİK.!
Dava adamlığıyla başlayan bir mücadele , hüsranla verilen son bir nefesle bitmez inşallah.!
Uzun bir mücadeleydi bizimkisi… Milletin umudu,ümmetin ışığı olmak için çıkılan uzun ve zorlu bir yolculuğun dönüşü olmayan güzergahı idi…Şehir şehir, mahalle mahalle, ev ev ocak ocak yakılacak ve hiç sönmeyecek bir meşaleydi…
Birkere bile isteye, sarsılmayan bir İman ile inmiştik Uhud meydanına , Kimimiz ganimet endişesi ile terk etti tepeyi, Kimimiz zafer sarhoşluğu ile ganimet derdine düşenlerin kurbanı olduk şehit niyetine,
Menfaatizim bir tafrika olarak birkere girmişti sarsılmaz İmanlara, sevmeyen yüreklere, Velhasıl Ne zafere ulaşabildik, ne de ganimet toplayabildik…
Ne ocaklarımızı koruyabildik, Ne evlatlarımızı kurtarabildik, ne ideallerimizi , ne de sevdalarımızı muhafaza edebildik , ve gün geldi biz ganimet peşinde arkamıza bakmadan koşarken Tüm tepeleri kaybettik…
Kimimiz ganimete ulaşınca, kimimiz koltuğa oturunca , kimimiz şana, şöhrete kapılınca, kimimiz kula kulluğa yeltenince, Önce ; Varlık sebebimizi, İstikbali hayallerimizi, kirlenmemiş vicdanlarımızı, unuttuk ve daha korkuncu Allah’ı unuttuk…
Ne galu belada verdiğimiz sözü tutabildik ne de dünyada aktimize sadık kalabildik.!
Kimimiz akçe sahipleri ile kimimiz güç sahipleri eli ile , kimimiz makam verenlerin, kimimiz saltanat sürenlerin eli ile imtihan olduk…
Kimse görmeden toplayacaktık meyvelerimizi, nimetlerimizi, yine kimse bilmeyecekti mahsül ve meyve dağıtışlarımızı, ganimet avcılarının gölgesinde mahsülden de olduk, meyveden de olduk , onları adilce ihtiyaç sahiplerine dağıtacak sevaptan da olduk…
Kimimiz amansız bir ortalık hastalığına yakalandık, Dünya sevgisi ve ölüm korkusu kapladı yüreklerimizi. İnandığımız dava güzergahında menzilimize doğru yürürken kararlılıkla,
Kimimiz İnanç ve İdeal güzergahımızda, mal, makam, şan, şöhret, güç, kuvvet ne varsa topladık , yola çıktıklarımıza bırakmama adına sadece ben diyip sırtlandık o ağır yükleri ne yol kaldı ne ulaşılması gereken bir menzil kaldı elimizde velhasıl yerle revan olduk …
Kimilerimiz ise günahla çakılmış bir sal üstünde Dünya selinin önünde yokuş aşağı hızla sürüklenen çer çöp gibi olduk…
Kimimiz üç saniye sonrası bir ömrü garanti ve kontrol edemediğimiz dünya hayatı için, fırıldak olduk, dönek olduk, Önce Allah korkusunu , sonra düşmanımızın bizden korkusunu, kaybederek, Aslında Dünyalık kazanımlarımızı kaybetmeme adına, ahiretimizden de olduk…
Kimimiz Karunun imtihan olduğu servetiyle yarışıp , Bir avuç içmemiz gereken nehirden kana kana, tıksıra tıksıra içtik, tıkına tıkına yedik doymak ve uslanmak bilmeyen nefislerimiz karşısında hep aç kaldık ve asla doymadık imtihan olduk…Birde baktık ki İzzetimizi kaybettik… Onurumuzu kaybettik…
Kimimiz Haramiler ile karşılaştı yolda… gün geldi yoldanda olduk.! Yola çıktıklarımızdan da olduk.! Kendi yaptığımız Tabu ve tagutların peşine takılıp gittik… Sahte kahramanların göz kamaştıran göz boyayıcı ilizyonist sahte yıldızların büyüsüyle yoldan da raydan da çıktık.
Yola çıktıklarımızı, yolda bulduklarımızla değiştirdik. Düşmanlarımızı yakın, dostlarımızı uzak tuttuk. Yakınlaşan düşman dost olmadı amma uzaklaşan dostlarımızı düşman ettik sonunda… Gönüldaşlığımızı, Kardeşliğimizide kaybettik…
Velhasıl.! Allah’ın rızasından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlardık biz yolun başında… Şimdi ellerimizde kaybetmekten korkacağımız çok şey var amma her şeyimiz olan “o bir şeyi” kaybettik sonunda…
selam saygı dua
Ahmet Gökhan Yazıcı