Ali Osman ENGİN


YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE!..

Ali Osman ENGİN


Neyi düşüneyim, ne diyeyim, vicdanımı ve aklımı kemiren; görünmeyenlerden görüp bildiklerimi mi söylesem, yoksa köz tutan ateşleri yüreğime basmaya devam ederek aydınlatmadan sönmeye mi talip olayım bilmiyorum! Ateşin dumanını köze gömmek ne ise, düşünülmesi, konuşulması gereken; alabildiğine kirli ve ölümcül gerçekleri göz göre göre yüreğe gömmekte öyle bir şeydir. İşte böylesi bir durumda da közlenen, gömülen ve konuşulamayan gerçeklikler somut olarak ortaya çıkamayacağından; tezgâhlanan oyun ve kurulan tuzakların çok karanlık iltisaklı oyuncuları o ifşa edilip dillendirilemeyen ana gerçekliklerden ürettikleri ve hiçbir zaman ana gerçekleri temsil etmeyen sahte, kahpe ve sanal gerçekliklerle Milletin huzurunda arsızca arzı endam edebiliyorlar. 

 

Küreselleşen ve artık koruyucu, kollayıcı sınırların bir anlam ifade etmediği yeni dünya düzeninde/düzensizliğinde, bahse konu riskler yaratılmakta ve yaratılan riskler oyunu kuranlar tarafından fiyat hesabı yapılmaksızın satın alınmaktadır. Amasız, fakatsız bilinmelidir ki hedef; üzerine yığılan ölü toprağını dağıtarak ayağa kalkmaya çalışan, bütün mazlum milletlerin can suyu ve yegâne sığınağı liman olmaya namzet Türk İslâm Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu devlet sınırlarımız içerisinde ve dışarısında yaşayan, davası Hak, adalet olup Hakka sıkı tutunarak ayağa kalkmaya çalışan herkesin devletidir. Günübirlik kişisel, dünyevi ve siyasi çıkar hesaplarıyla Devlet zaafa uğratılırsa; yıllardır bekleyen aç kuzgunlar yiyip bitirmek için leşe konacaklardır. Onun için diyoruz ki; “Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe.”

 

Son günlerde azgınlaşan küresel ihanet odakları taşları daha sıkı bağlamaya ve köpekleri salıvermeye başlamışlardır. Bu kuduz köpeklerin Devlet ve Millet hesapları adına seçme iradeleri olamaz. Gösterilen hedeflerin sağcı, solcu, ülkücü, devrimci, milli görüşçü olup olmamasının onların hedefleri açısından bir anlamı yoktur. Onlar açısından anlamlı olan; yaratılacak toplumsal kaos, köpürtülen düşmanlıklar, birbirleriyle çatıştırılmaya çalışılan ayrışmalar ve dayanaksız kutuplaşmalardır. Dil, din, ırk (aidiyet), cinsiyet ve felsefemiz her ne olursa olsun, eteklerimizdeki taşları dökmek için köpeklerin iplerini sağlamlaştırmak, en azından hafızalarını canlandırmaya dönük tedbirleri almak, en üst yöneticisinden en alt çalışanlar dahil toplumun her bir üyesi bazında birbirimizi  sevmek ve el ele vererek oynanan oyunları tersine çevirmek zorundayız. Ortak tarihimizin altın sayfalarında insanlığa takdim ettiğimiz Türk-İslâm Medeniyetinden alacağımız feraset ve cesaretle bunu yapmaya muktediriz. İşte bu sevdayla sevdalanan, yeniden bir medeniyet inşasında görev ve sorumluluk bilincine sahip; Türkü, Kürdü, Laz’ı, Çerkez’i, Sünni’si, Şafii’si, Alevi’si ve Caferi’si her şahsiyet; bu kutsal davanın, Milletin ve Devletin varisleridir. 

 

Eğer aklımızı başımıza almazsak sonunda hep kazanan onlar olacaktır. Asla ümidimizi kaybetmemeliyiz. Geçmişte hep öyle olsa da, yarın İnşallah öyle olmayacak, ihanet odaklarında örgütlenen hainlik ve ezeli düşmanlıkların kaynağında yok edileceğine ve gereken tedbirlerin Devletimiz tarafından alınacağına canı gönülden inanıyorum. Bu inancı korumak ve her açıdan kendimize çeki düzen vermek mecburiyetindeyiz. 

 

Cenabı Allah’ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biriside; unutmak ve hatırlamaktır. Şüphe yok ki; her şeyimizle teslim olmadan yapılan iyilikleri, temelinde Hakikat, Hak ve Yunus’un; “yaratılanı hoş görürüz Yaratan’dan ötürü” gerçeklikleri temelinde dostlukları, iyi olma halini sağlayacak iyi günleri, düğünleri ve toyları unutmayacağız, hatırlayacağız. Ardan, etiğin çalışma alanı olan ahlâk ve edepten sıyrılmış olan satılmış hainleri ve süpersonik kriptoları unutmayacağız, hatırlayacağız. Hak, Hakikat ve batıl mücadelesi tüm hiddet ve şiddetiyle devam ediyor. Kendi şeytani çıkar hesaplarıyla onlar da bizi hiç unutmadılar ve unutmayacaklar. Bu süpersonik kriptolar sürekli renk ve biçim değiştirdikleri ve hatta bazen renksizleştikleri için kirli niyetleriyle teknoloji ürünü radarlara da yakalanmıyorlar. Ancak ehli keramet sahibi civanmertler, feraset ve tarih şuuruna sahip, hep değişen şekli ve biçimi  ne olursa olsun hainlerin ihanetlerini unutmayan şahsiyetlerin oluşturacağı Devlet erkânının radarlarından kaçma şansları olmamış ve ebediyen olmayacaktır. Onlar tüm güçleriyle kendilerine sevicileri tarafından verilen imkân ve fırsatları kullanarak eşinmeye devam edip, Milleti Devlete küstürmeye çalışırken, bu Devlet ve Milletin gerçek varisleri tarafından kayıt altına alınmaktadırlar. En uyun yeri ve zamanı geldiğinde amansız bedeller ödenecektir. Buna hiç kimsenin şüphesi olmasın. Dostun acı sözleri yüreğimizi dağlasa da hep Hayra yorup gereğini yaparak unutacağız. Acıları ve kederleri önlemini alıp, gereğini eksiksiz yaparak tarihe not düştükten sonra unutacağız, hatırlamayacağız. 

 

Yaptığım birtakım çalışmalarla anlaşılır hale getirmeye çabaladığım “imkânsızı mümkün kılan ve zıtlık felsefesi” çerçevesinde oynanan küresel derinlikli oyunları, Türk Milletinin köklerini temsil eden milli bir anlayış ve bakış açısıyla değerlendirmeye çalıştım. Bu değerlendirmelerde; bu gün tartışılabilir olsa da, yarının tartışmasız gerçekliklerini neden ve sonuç ilişkisi temelinde toplumbilim (sosyoloji) ve oynanan küresel oyunlar bağlamında en azından farkındalık oluşturmak istedim. Bu bakış açısıyla o tarafa bu tarafa yönelmeden olanı sadece var olanı değerlendirerek takdiri siz aziz kardeşlerime bırakıyorum.

 

Derin sevgi ve saygılarımla.