Ali Osman ENGİN


ANALİTİK BİR SEÇİM DEĞERLENDİRMESİ!..

Prof. Dr. Ali Osman ENGİN


 

            Oldukça farklı iddia ve gerekçelendirmelere rağmen, zaman zaman saçı başı gıcıdılan demokrasi bilinç ve kültürümüz çerçevesinde 14.05.2023 tarihi itibariyle Cumhurbaşkanlığı ve millet vekilliği genel seçimini geride bıraktık. Hani derler ya ; “eğer ortada rüzgâr yoksa ve o çalgın girdaplar kara delik misali hızla dönmeye devam ediyorsa, bilinmelidir ki sağdan, soldan, alttan ve üstten üfleyenler vardır.”  Üfleyeni bol olan azgın girdaplar sağlı sollu döndükleri için, bıçaklarının hem önü ve hem de arkası keser. Bir kere yakalandın mı, döngüsel alanın çeperine vurarak tersten yüzeye çıkamazsın. Çünkü girdap çeperine vuracak ayakların da kesilmiştir ve artık yeni ayak ve kollarla beraber onları yönetecek aklın bilimine ihtiyacın vardır. Mantık aklın bilimi ve felsefesidir. Ancak onlar rehber yapılarak işte o dehşetli girdaplara en başından yakalanmadan, varlık aleminin varları sınırlıda olsa varlıklarını devam ettirebilirler. Varlığı var eden zıddı olan yokluktur. Her hangi bir nesnenin varlığı hissediliyorsa, yokluğunun da bilindiği anlaşılmalıdır. Kötülük varsa iyiliğin değeri, çirkinlik varsa güzelliğin ihtişamı, yoksulluk varsa zenginliğin değeri, hastalık varsa sağlıklı olmanın değeri anlaşılabilir. Kısacası bir nesnenin yokluğu yoksa, varlığı da var olamaz. 

            Yapılan seçimin galiplerinin ve kazananlarının olması için kaybedenlerinin de olması gerekir. Çünkü bu tür yarışlar genel olarak kaybet-kazan ilkesi temelinde gerçekleşen yarışlardır. Ancak son dönemlerde gerçekleşen bu ve benzeri siyasi yarışlarda hiçbir taraf kendisini kaybedendenler sofrasına  konumlandırmıyor. Böyle bir bakış açısıyla her iki taraf ta kazanmış oluyor. Akabinde de kazanımın ve kaybın ne olduğu konusu ile ilgili taraflı tartışmalar bir sonraki seçime kadar devam ediyor. Bu dipsiz tartışmalardan bunalan ve ağır travmalar yaşayan vatandaşlar, yeni dualar öğreneyim derken Subhaneke ve Elhemi de unutuyorlar!.. Artık gören gözler kör, duyan kulaklar sağır demektir. Esasında her iki tarafında kazanmış olması için; kuvvetler ayrılığı temelinde sosyal hukuk devletinde demokrasi yarışının, kazan-kazan ilkesi temelinde yapılandırılması ve o çerçevede işletilmesi gerekir. Çünkü, eğer taraflardan birisi iktidar ipini göğüslerse, diğer tarafın kendini ve Devleti yönetme politikalarını yeniden değerlendirerek, yapılan yanlışları masaya yatırıp alternatif çıkış yolları bulmasına fırsat verecektir. Böylece kendini yenileyen muhalefet bir dahaki seçimde halkın karşısına çıkarak onları ikna edebilecek ve belki de iktidar ipini yeniden göğüsleyecektir. Dolayısıyla böyle bir demokrasi yarışının elbette ki kaybedeni olmayacak ve taraflar birbirlerini döngüsel bir süreç olarak geliştireceklerdir. Eğer bu toplumsal süreç doğası gereği bu şekilde yönetilemezse, sonuçta toplumsal kaos ve kutuplaşmalar yaşanacak ve çarşıya pirince gidilirken evdeki bulgurdan da olunacaktır. Bu noktada ortaya çıkan garipliklerden birisi de; birilerinin kaybederken bile kazanıyor olmalarıdır. Halbuki bu yarış kaybet-kazan ilkesi temelinde yapılandırılmışsa; esasında kazananı da yok demektir. Çünkü iktidar erkini elde eden taraf için bu şüphesiz bir kazanımdır. Ancak eğer toplumsal olarak kaybeden bir taraf varsa, o zaman bu yarışın temeli sağlam değil demektir. Dolayısıyla doğru ve yanlış kavramlarının harfleri birbirine karışacak ve anlamlı çıkarımlar yapılamayacaktır. 

Aslında bu döngüsel bir süreçtir. Hep birbirini var eder. Siyasi bir rekabetin sonucunda kazanan; demokrasi, insan hakları, Hak ve adalet, sosyal hukuk devleti, Vatan Millet ve Bayrak ise, bu yarışın kazan-kazan ilkesi temelinde gerçekleştiğinden bahsedilebilir. Burada kazanan bu kavramlar olacağından ve bu kavramlara herkesin ihtiyacı olacağından, elbette ki kaybeden de olmayacaktır. Muhtemelen olası sorun demokrasi sorunudur. 

Görünen odur ki, bu seçimin millet vekili sayısı itibariyle ipi göğüsleyeni Cumhur İttifakıdır. Seçim dönemi propaganda faaliyetleri elde olan ve olmayan imkân ve fırsatlar temelinde sosyolojik olarak incelendiğinde, gözle görülen, somut, seçmenin kafasını karıştırmayan ve suya sabuna dokunan vaadler etkili olmuştur. Özellikle dar gelirli aileleri daha çok etkileyen ekonomik kriz ikinci planda kalmıştır. Şüphesiz bu noktada iktidarın politik ustalığı ve maharetinden ziyade, muhalefetin çok parçalı propaganda faaliyetleri seçmende kafa karışıklığı yaratmış ve onları ikna edememiştir. Anlaşılan odur ki; Türk seçmeni tarih bilinci ve gelecek vizyonu olarak çok ama çok önemli birikimler elde etmiştir. Gerçekten de bilişsel öğrenme alanının; bilgi, kavrama, uygulama, analiz ve sentez basamaklarının hedeflerini dikkate alarak değerlendirmelerin yapıldığı söylenebilir. Sanki bu noktada, gelecekte ne yapılacağından çok geçmişte neler yapıldığı konusu daha baskın olmuştur. Sanıyorum artık siyasetçiler geçmişi, şimdiyi ve geleceği birbiriyle daha uyumlu hale getirmek zorundadırlar. 

Kaybet – kazan ilkesi temelinde bu seçimin ikinci galibi şüphesiz Milliyetçi Hareket Partisidir. Hemen hemen tüm seçim anketleri neredeyse barajın altında gösterdikleri MHP anketleri adeta yırtarak ayağa kalkmış ve onların göstermelik hesaplarını bozmuştur. Bu bir çıkış noktası oluşturmalı ve Ülkücü camianın birbirini daha çok kucaklaması beklenmektedir. Ülkücüler asla birbirinin rakibi ve küskünü olmamalıdır. Acile küskünlüklerin ve dargınlıkların giderilmesi, birimiz hepimiz ve hepimiz birimiz için felsefesi işler hale getirilmelidir. Varsa kişisel ikbal ve çıkar hesapları yapanlar mutlaka uyarılmalıdır. 

Rabbim yar ve yardımcımız olsun.