KULLANIŞLI APARATLARIN ; APARATİF İHANETİ?
Herşey aslında ABD’nin 2022 Savunma Bütçe tasarısına eklenen ve Ülkü Ocaklarının "yabancı bir terör örgütü olup olmadığının araştırılmasını" öngören , tasarının Eylül 2021 tarihlerinde hazırlanmaya başlaması ile start aldı belkide…
Türk Dışişleri bakanlığının tasarıyı kınamasına rağmen, ABD senatosunun Ülkü Ocaklarının örgüt nitelendirmesini takriben Fransa başta olmak üzere, bazı Avrupa Birliği ülkelerininde bu kervana katılması ile Ülkü Ocaklarına küresel bir cephenin açılmış olduğu gerçeğini göz ardı etmememiz lazım diye düşünüyorum…
Tarihte ilk kez Uluslararası küreselcilerin koordinesindeki Ülkeler tarafından acaba Ülkü Ocakları neden Küresel bir hedef olarak ilan edilmeye çalışıyordu…
Özellikle 2022 sonunda Rahmetli Sinan Ateş’in şehit edilişi ile birlikte günümüze kadar yaşanan olaylara , olgulara birde bu perspektiften yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum…
Bu noktada sizlerle yakın siyasi tarihe birlikte bir parantez açalım isterseniz;
İkinci Dünya savaşı sonrası Küreselci saiklerin koordinesinde Dünya devletleri yeniden dizayn edilmiş, Küresel güçlerin mihmandarlığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu güç ekseninde kendisine uygun konumlandırmayı almıştı şüphesiz…
Küresel güçlerin belirlediği eksenin dışına çıkmak, onların kırmızı çizgileri olup şüphesiz eksende ki ülkelerinde kaderinin dönüm noktası olabiliyordu…
Aslında diğer taraftan Oryantalist Küresel batının işi şansada bırakmakta istemiyordu, kendi ekseninde koordine ettiği ülkeleri , milli ve manevi değerleri etrafında kontrol edebilecek ideolojiler, inançlar üzerinden , toplumların duygularını, fikirlerini, eylem ve aksiyonlarınıda kontrol ve koordine edebilmeyi , kendilerine bağlı kullanışlı aparatlar üzerinden sağlayabiliyordu…
İkinci Dünya savaşından günümüze kadar Ülkemizde yaşanan Askeri, Bürokratik, Siyasi , Ekonomik, Demografik ve Kültürel olaylara, olgulara, İhtilallere, Darbelere, toplumsal olaylara, kaoslara, cinayetlere, suikastlere sadece küresel güçlerin eksenini dışından bakarsak
Maalesef ki Son yüz yılda yaşadığımız olaylar ve olgularda olduğu gibi kullanışlı aparat olmaktan öteye geçemeyiz…
Maalesef ki gerek Millet olarak, gerekse Milletin Milli ve manevi değerlerini temsilen ideolojik , teolojik ve siyasi kurumlar, insanlar olarak kullanışlı aparattan öteye de geçemedik…
Hele birde söz konusu küresel çarka , elindeki çomağı sokmak üzere yola düşmeye gör, içerine yerleştirdiği uyuyan hüçreler anında harekete geçer, klikleri düğmene basar, birde bakmışsın asli membandan ve mecrandan uzaklaşmış, onların ekseninde çelik çomak oynar gibi kulanışlı bir aparata dönüşü vermişsin…
Dönün son yüz yılımızda ki olaylara bakın lütfen; Küreselcilerin ekseninden her ayrılış hamlemizde, ya bir ihtilal, darbe ile eksen kaymasının rotası yeniden çizilmiş, ya balans ayarları ile Devlet ve Millet yeniden resetlenmiş, Yada daha ağır bedel ödettirme adına ideolojik ve teolojik kurgular ile toplumsal kutuplaşma, kaos ve kargaşalar körüklenmiş,
Dün toplumun maddi ve manevi değerleri adına hizmet etme ve bu değerlere esas bir sistem kurmaya çalışan ideolojik, teolojik ve sosyolojik yapılar kullanışlı bir aparata evrilip günün sonunda karşı kutuplarda savaşan şahinlere uyarlanıp kavganın akabinde akbabaların insafına ve insiyatifine kaderleri mahkum edilmiştir…
Maalesef ki her halükarda oyunu ve sistemi kuran ve koordine eden küreselci saikler savaşın başlatıcısı- sonlandırıcısı ve galibi olmuş,
Yani ne zaman ki Türk Devleti ve Milleti küresel sistemden bağımsız kendi göbek bağını kendisi kesmeye irade göstermiş ise, 1960, 1971, 1980, 28 Şubat, 15 Temmuz vb gibi müdahalelere, mukabelelere maruz kaldığı gibi…
1980 İhtilali ile küresel eksen rayına yeniden oturtulan Türkiye, 28 Şubat balans ayarı ile raydan çıkmasının önüne geçsede, 15 Temmuz darbesi ile eksen değiştiren ve onların raylı sisteminden çıkan Türkiye’ye müdahaleler yoğunlaşmaya başlamış…
Bu yoğunlaşan saldırılara karşı Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü ocakları , Küreselci eksenden ayrılan İktidara destek vererek bu yol ayrımı alternatif yeni bir yol inşaasına yardımcı olarak
Küreselci saiklerin ve ülkelerin öncelikli hedef tahtası haline dönüşmüş
Kontrol altında tutmak istedikleri ülkelerin hernevi siyasi, ideolojik, teolojik kurumlarında konuşlandırmayı başardıkları uyuyan hücreleri, kılik koordinatörleri aracılığı ile , söz konusu kurumları ve uhdesinde ki insanların duygularını , eylemlerini, refleks ve reaksiyonlarını manüple ederek kurumların içtimai ve ülke. Nezdinde kendi koordinatlarında kullanışlığını sağlayarak , Ruhi Kılıçkırandan- Muhsin Yazıcıoğluna, Fırat Çakıroğluna ve Sinan Ateşe bir çok süikast ve cinayete doğrudan ve dolaylı mühendislik faaliyetleri ile projelendirmiştir…
Ülke içerisinde faaliyet gösteren siyasi, teolojik, ideolojik kurumların kendi içerisinde ki dünden bugüne yaşanmış şahsi ve siyasi çekişmeleri fırsata dönüştürüp, içerisinde ki kıliklerinin tazyik- tahrik ve manüplasyonları ile mücadeleyi , cinayete dönüştürüp;
Küresel menfaatlerin önünü tıkayan ve onlardan bağımsız yol yürümeye çalışan Cumhur İttifakını, uhdesinde ki partileri ve onların mihmandarı liderlerini ve mihenk taşı niteliğinde ki Ülkü Ocakları gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarına
Önce kendi toplulukları ve Millet karşısında itibar süikastının gerçekleşmesine zaman ve mekan sağlamış akabinde Uluslararası ülkeler nezdinde sorgulanmasına , yargılanmasına hatta kapatılmasına sebep olacak olayları, olguları , uyuyan hücreleri, koordinatif kılikleri vesilesi ile gerçekleştirmiş olabilir…
Son yıllardaki yaşanan bütün olay ve vakalara ve Rahmetli Sinan Ateş ve Ayhan Bora Kaplan soruşturma sürecinde yaşanan kaotik vakalara bu perspektiftende bakılması , ve olayların sebep ve failleri bu çerçevede de analiz edilmesi gerekir…
Nitekim son yıllarda yaşanan hunharca operasyonlar, kumpaslar, komplo ve süikastlar üzerinden gerek liderler gerek kurumlar tahakküm altına alınmaya çalışılmış , birlikteliğine son verilmek istenen Cumhur ittifakına yara verilmeye çalışılmış, MHP’den soyutlanmış İktidarın tekrar kendi eksenlerine dönüşü hesaplanmış , ve her nevi ve her taraftan küreselcilerin tezgahına uyanık olan MHP ve Ülkü ocaklarını içerisinde konuşlandırdıkları kullanışlı aparatları aracılığı ile Kriminalize ederek ulusal ve uluslararası kapatılması gereken bir algıyı bir taşla , bir kuşu değil 3-5 kuş vurmak istenmiş olabilir…
Tabi ki aslolan siyasi, ideolojik, teolojik hassasiyetleri ile ön plana çıkan kurumları asli menbaası ve mecrasında kontrol edilebilmesi ve kullanışlı bir aparat olmasının önüne geçebilmektir,
Kendi iç dünyalarında yaşanan şahsi ve idari çekişmelere zamanında kati müdahalelerde bulunabilmek , anlaşmazlıkları sulh ile çözebilmektir.
Toplumun en genç ve dinamik kesiminin cazibe merkezi olabilen bir kurumu ,
-Eğitimden, bilimden, sanat ve kültürden alıkoyabilecek
-Gayrimeşru kişileri , kılikleri ve zihniyetleri ön plana çıkaramamak,
-Kendi iç meselelerini akıl ve mantıktan uzak cebren ve hile ile çözebilecek zihniyetlerden soyutlayamamak ,
-Ülkü ocaklarının bilme, eğitime, sanat ve kültüre açık tutulması gereken kapılarını sokağa açarak, sokak kanunlarına terkederek…
-Her yoldan geçenin uhdesine girişine müsade ederek, elbette ki yol geçen hanına dönerek kullanışlı aparatların uğrak yeri haline dönüşebilmesini müdahale etmeyerek…
-Ülkü ocaklarının ekonomik ve sosyal statüsünü kurumsallaştıramayıp, kaderi sokağa terkedilmiş çocuklara namzet kontrolsüzlleştirilmesinin önüne geçmeyerek…
Elinde kitap ve kalem olması gereken gençliğin kaderini sokağa terkedersek, o ellere silah
Maalesefki küreselcilerin kullanışlı aparatları aracılığı ile aperitif olması günahına biz Ülkücü Türk Milliyetçileride doğrudan olmasıda dolaylı ortakları olduk…
Şüphesiz MHP Genel Başkanı Devlet Beyin yaşanan hunhar ve münferit süikast sonrası MHP ve Ülkü Ocaklarını yargılatmama iradesi , Küreselcilerin ulaşmak istedikleri hedefe ulaşabilmelerinin önüne geçmek, Sinan Ateş davası ile ile ilgili kimin elinde ne bilgi ve delil varsa ortaya koyması talebide ülkeye ve güzide kurumlara sızmış hücrelerin, örgütlerin ve kıliklerin açığa çıkmasına vesile olmaktır diye düşünüyorum…
Sayın Cumhurbaşkanımızın Kuklayıda - Kuklacıyıda biliyoruz çıkışı ve açıklamama itidalinin altında da bu gerçekleri arayabiliriz…
Hani üstad Necip Fazılın Sakarya Türküsünden şu dörtlük halimizin ve ahvalimizin özeti gibi değilmi sizce…
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Ülkü Ocaklarına akan bu insan seli oluklarıda çift, kir akan oluğu kesmedikçe , hiç kimse kullanışlı aparat ve aperatif olmasının önüne geçemez ve geçemedi maalesef…
Yeni yüzyılımızda Küreselcilerin inşaa ettiği beşeri sırat köprüsünden bir nevi cehenneme düşmemek üzere geçmeye çalışan Ülkemizi, Milletimizi
Köprüden itmeye çalışan dahili kullanışlı aparatların ve yine sırat köprüsünden aşağı kendi cehennemlerine çekmeye çalışan harici aparatların koplo, kumpas ve müdahaleleri şüphesiz devam edecek
Lakin Ülkesi ve Milleti ile bizlere düşen en kutsal görev olayları , arka planı ile sağlıklı okuyabilmek , sosyal ve ictimai mücadelemizi ona göre tesis etmek olacaktır…
Zaman , Tarih ve şüphesiz Cenabı Allah bizleri birbirine düşüren, hayallerimizi, ideallerimizi çalan, dalından koparıp sağa ve sola savuran dahili ve harici kullanışlı aparatların ihanetinin hakkını er yada geç verecektir.!
Devlet İhanetin bedelini belki yarına bırakır ama kullanışlı aparat hainlerin asla yanına bırakmaz .!
Ruhi Kılıçkırandan - Sinan Ateşe bütün Ülkücü Şühedayı rahmet ve minnetle anıyorum
selam saygı dua
Ahmet Gökhan Yazıcı