Ali Osman ENGİN


ÜLKÜCÜ OLMAK VE ÜLKÜCÜLÜKDEN GEÇİNMEK!.. TEYO PEHLİVANLA İŞİ HECELEMEK!..

Prof. Dr. Ali Osman ENGİN


Seyyid Ahmet Arvasi Hoca diyor ki; “Ülkücülük; ülkemiz ve yeryüzünde Allah’ın nizamını hakim kılmak için, kendine metod olarak, Allah ve Resulü’nü ölçü alan bir iman hareketinin adıdır.”

            “Ülkücüler, kendini Allah Resulü’nün davasına adamış, sırf Allah rızası için ülküsüne fani olmuş yiğitlerdir. Bu nesil Allah’ın İslâm alemine ihsanıdır.”

            “Ülkücülük: Peygamber soylu bir Seyyid’in neden Türk milliyetçisi olduğunu kavrayabilmektir.”

            “Türk-İslâm ülkücüsü, her şeyden önce bir “iman adamı”dır. Yüce ve Şanlı kurtarıcımız ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (O’ na selam olsun) gibi inanır. Bu sebepten O Muhteşem “Sahabi Kadrosu” nun izinde yürüyen ve “Peygamber çizgisini” titizlikle koruyan “sünnet yolu”nun büyük müçtehitlerinin ve velilerinin taviz vermez takipçisidir. O, “Allah’tan başka ilah tanımaz ve bunu yaşayışı ile belli eder.”

            “Şimdi sıra; TÜRK-İSLAM Ülküsü’ne bağlı ve “Diriliş İslam’da” diyen heyecan içinde ayağa kalkan “Oğuz” çocuklarındadır.

            Her devrin adamı olamayan, her devirde adam gibi adam olan, davası; Vatan, Millet, Bayrak, Ezan olan çok muhterem can dostlarım, kardeşlerim; sizi ve ailenizi enderin selam saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

            Üstad Arvasi Hoca’nın tanımladığı Ülkücü olarak Kızıl Elma sevdasıyla sevdalanıp İlayı Kelimetullah yolunun; Vatan, Millet, Ezan, Bayrak duyarlılığı ile şahlanan civanmert serden geçtileriyiz. Sevdası büyük olanın çilesi büyük olur. Geçmişte bu böyle idi. Canını cananına tercih ederek toprağın kara bağrına düşerken, sen-ben davası yoktu. Çünkü ölümü öldürüp ölümsüzleşmenin mücadelesi veriliyordu. Bilinmelidir ki, “bu vatan toprağın kara bağrında Sarıkamış’ta Allahuekber dağları gibi duranlarındır. Çanakkale’de Vatan, Millet ve Dini İslâm uğruna o muhteşem mücadeleyi verirken, siper arkadaşlarından evli ve çocukları olanları arkaya atıp önde mevziden mevziye atlayanlarındır. Ancak o irade ve samimiyet bu aziz Milleti ayağa kaldırmış ve her bir karışı Şehit kanlarıyla sulanan toprakları vatanlaştırmıştır. Şimdi bu vatan topraklarında nefes alan her kişi, tüm şehitlerimize karşı olan ahde vefa borcunu ödemek zorundadır. Onlar, Ülküdaşlarıyla yokluğu ve şehadeti paylaşmışlardı. Makam, mevki, konfor adına hep gerilerde kalmışlardı. Çünkü öne çıkanların da bu kutlu davanın yılmaz bekçileri olduklarını biliyorlardı. Ben bizde erimişti. Birisi hepsi, hepsi birisi içindi. Ekmek bölüşülüyor, susamışlara can suları veriliyordu. Ülküdaşı aç ve açıkta iken geceleri gözüne uyku girmiyordu. Sen-ben, benim olsun-senin olsun davası yoktu.

En iyi ülkücü ülküdaşlarının düğünlerinde oynayan, ölülerinde ağlayandır. Artık birbirimizin düğünlerinde oynayamıyoruz ki ölülerinde de ağlayalım. Ne hazindir; Allah’ım, eğer şu oy ihtiyacı olan seçimler olmasa, kimse kimseye selam bile vermeyecek. Değerli dostlar, can kardeşlerim ve aziz gönüldaşlarım; bu oy hesapları öyle bir şey ki, selam verilenlere muhalif olanlar bile selam verenlerden selamı sabahı kesiyorlar. Selamsız, sabahsız kaldık. Ölü çok da düğünsüz toysuz kaldık. Davasını satmayan, dava uğruna tüm çileler başım gözüm üstüne diyen ülkücülerin dertleri boylarını çoktan aşmıştır. Canım çıksın, aileleri ve çocukları var. Şimdi sizlerin vicdanına sunuyorum; aç ve açıkta olanın  davası nedir? Evine bir dilim ekmek götüremeyip, hep gücü elinde tutanlara bel kırıp boyun bükmek zorunda kalan bir gencin davasına siz inanır mısınız? Sizde gelin benim gibi olun mu diyecek?!.. Bu gençler eğer her devrin adamı olup, her devirde adam olmasalardı; an itibariyle işleri ve güçlerinin olacağını biliyorlar. Hatta olası yeni bir strateji olarak; yeni iktidar adaylarına yakın durarak muhtemel bir iktidar değişikliğinde, bu gün olduğu gibi aşları ve ekmekleri olacağını biliyorlar. Ama gitmiyorlar, davalarını terk edemiyorlar. Çünkü öyle formatlanmışlar. İşsizliğe, açlığa, susuzluğa, açıklığa tahammül ede ede sanki melekleştiler. Gözümüz aydın. Artık yiyip içmiyorlar. Kendileri buna dayansalar da, evlerinde aileleri ve çocukları var. Kendi çocuklarınızın bu durumda olduğunu düşünün, gece uyku uyuyabilir miydiniz?!.. Ölülerde ağlamak dışında düğünlerde ve toylarda oynayabilir miydiniz?!.. Elbette ki oynayamazdınız. Sanırım ölülerde oynayıp, düğünlerde ve toylarda ağlardınız. Bilesiniz, gençlerimiz artık öyle yapıyorlar. Bu gençler aptal, kör ve sağır değil!..

Ne hikmetse, kamu bürokrasisinde kendilerine çok koşullu uyarıcılar verilenler, temeli bozuk reflekslerinden kaynaklanan koşullu tepkiler vermeye başlıyorlar!.. Perdeleri her zaman olduğu gibi hep kapanıp açılan geçici dünya sahnelerinde böyle endamlı endamlı boy ve pos gösterenler arasında kutsal bir davanın erleri asla olamaz. Ama sağda solda ülkücülükten geçinen türkücüler çoktur. Bilinsin ki bunların arkalarında oy adına kendileri bile yoktur. Bunların işi; yokluklarını var edebilmek için varları da yok etmektir. Artık öyle var olabiliyorlar. Bunlar; tanışma, araştırma, geniş katılımlı istişare ve paylaşımı yok ederek, hep bedel ödemiş ve hala ödemeye devam eden gerçek dava erlerini uzaklaştırmak için her şeyi yapabiliyorlar. Çünkü eylemleri ve söylemleriyle kendilerinden kıyaslanamayacak kadar çaplı olan diğerlerinin varlığı ve fark edilmeleri onları çileden çıkarıyor ve kendilerine yakışan tutum ve davranışlar sergiliyorlar. Düşünebiliyor musunuz Ülkü Ocakları Vakfının bile bedel ödemiş bu civanmertlerle irtibat kurmalarından ve hasbihal olmalarından rahatsız oluyorlar. Böylece binicisiz kalan atlara binip cirit atmaya başlıyorlar. Bu asalaklar; her koşulda kendi gemilerini bir yolunu bulup yüzdürebiliyorlar. Ancak bu yüzmelerin de ya bir kışlık, ya da bir kuşluk olduğunu göremiyorlar.  

Bilmiyorlar mı gerçek ülkücülerin gemileri batan batana!..  

 

Değerli gönüldaşlarım isterseniz biraz da Teyo Pehlivanla dertleşelim. İnşallah alırız tüyoları.

 

Ali Osman Hoca: “- Teyo Emi seni yine yerinden yurdundan ettim. Kusurumu bağışla. Gardaş ne yapayım Allah dert vermesin. Bela musibet büyük olunca, çareyi de Cenabı Allah’ın sevdiği kullarında arayacaksın. Ben de o yüzden hep sene başımi vuriram. Biraz da sen akıl yor bu yönsüz gidişata!”

 

Teyo Pehlivan: “- Ola oğul ben ne diyim. Davul sizin boynunuzda da tokmak başkalarının elınde. Gördüğüm kadarıyla sizi çalıp dolandırillar. Axlız dolanir. İçiniz dışınıza çıxmış. Gardaş gendıze gelın. Davuli onnarın boynun asında demirem bari toxmaxlari alın gendi davulunuza gendınız vurun. Vatan sevdalısı uşaxlar aç susuz galmış canım çıxa. Ekemk yox yiyeler, çorba yox içeler. İşsiz güçsüz biçareler. Sırtınıza basıp zirvelere çıxanlar en başta sizi unutmuşlar. Gençler yemeye içmeye sanki melek olmuşlar daha ne yiyir ne de içirler. Adamlar gapılarındaki gudiklarının boynuna bile türli tevür xıştlar asmışlar!... Sizinkilerde hep kenarda köşede geğirdiler. Gardaş gurban olim sizin xırxızlarız içerden olunca öküzler bacadan çıxmış. Canız boğozuza sıxışmış. İnşallah çıxmaz. Xoca ele değil mi?!.. Biri yiyer biri baxar, gıyamet ondan gopar. İşde geldığız yer orası. Gıyamet hem de gazzığiyınan gopmiya başlamış. Aslında acın gıyameti her gün olduğu için alışmışlar. Artıx toxlar korksunlar. Çünkü gıyamet onların gıyameti olacax. Şimdi bir moda var. İş başına gelenler yardımcılarını paralelden veya paralelin paralellerinden seçiyorlar. Aanladığım kadarıyla gendi adamları galmayınca, siz olmayasınız diye onları getiriyorlar. Demek ki bir korkuları var. İşler sil baştan FETÖ seviciliğine dönmüştür. Benim anlayamadığım sizden niye korkmuyorlar? Hayret!.. .”

 

A.O.E.: “- Pehlivan Emi ben ne diyeyim. Sende durumun fakındaymışsın. Halımız vaziyetimiz budur. Tabiri caiz ise ahdan amana galmışız. Meğerse gup guru hayallere dalmışız. Hayal guruyunca rüyasıda görülmüyor. Rüyalarda imkânsızlar senin felsefende olduğu gibi mümkün olurlar. İşte bu mümkünler motivasyon artışı sağlar ve bir bakarsın gerçek hayatta gerçekleşmişler. Teyo Pehlivan seni daha fazla geciktirmeyeyim. Baxarsan gapılar gapanır arasatta galırsan. Yolun izin açık olsun gardaş.”

 

HAL VE MECAL OKUMA (SİTEMGÂH)

 

Bize ne oldu desene neden bu hale düştük

Yedik fırtınayı tipiyi büzüştükçe büzüştük

Omurgayı boş ver ne bel kalmış ne buxun

Seleyi suya verdik te girdaplarda buluştuk

 

Etin budun kalmamış bir deri bir kemiksin

Düştüğün hale bak yem arayana yemliksin

Koparıldıkça dalından akıttın anan sütünü

Değerin yok boş çaydanlık yada demliksin

 

Cebinde kalmamış yabanın eli hep gire gire

Silindir geçmiş gibi dövmüşler evire çevire

Halâ hırsın peşindesin davaya ihanet ederek

Bir yola çıkmşsın ar ile edebi  devire devire

 

Ülkücü olmak ülküyü ve devleti korumadır

Ayağa kalkmak içinse hakka iyi tutunmadır

Zivanadan çıkmışsın ki habire satışlardasın

Bozabildiğin her şey bil kendi bozulmandır

 

Haramı hileyle satıpta almayı öğrenmişsin

Satışları bitirdin şimdi bilmem ne satarsın

Değerin tören kalamamış elinde avucunda

Baksana ülküyü kör davayı topal etmişsin

 

Ülkücülük ahde vefa mangal gibi yürektir

Gök kubbeye kurulmuş iman dolu direktir

Dostunu düşmanını iyi bilir bekler sabırla

Mazlumlara kolla kanat hainlere hiddettir

 

Eski ülkücüyüm diye sallam seyit koşarsın

Mangalda kül bırakmaz hemende coşarsın

Ya ülkücüsün yada değilsin boşa konuşma

Suçun ağır bedelin var birer birer  ödersin

 

Sizin ülkünüz belden aşşağı boğazdan içeri

Bu seferde taşlara vurmuşsun ot diye biçeri

Taşları biçemezsin ot gibi başın dişin kırılır

Kendin ele verdin yoktur işinin uçarı kaçarı

 

Unutma hesabını bir gün çağrılırsın divana

Şimdik bir bakınız derler şu anadan üryana

Artık yolun sonundasın oyunların eskitmiş

Hilen hurdan tutamaz dönsen bile her yana

 

Olsan dahi her ipte iyice oynayan cambaz

Foyan çıkmış ki artık sana kimse kanamaz

Arı olsan balın bülbül olsan dilini keserler

Uyanıktır ülkücüler sana kimsen inanmaz

 

Ülkücünün varken gerçeği muadili olamaz

Dibi çürük paslı tenekeye temiz su dolmaz

Kendini var etmek için herkesi yok saydın

Temelli bozuk yere sağlam bina kurulmaz

 

Serden geçti bir  kardeşim ne de güzel der

Erzurum du yiğitlerin harmanı olduğu yer

Kayboldu civan mertlerim sıra sıra gittiler

Bulamazsınki onlardan ne bir iz ne de eser

 

Şimdi de eski ülkücüyüm diyen yenileri var

Bilemez eskiyi marifeti de kendinden  sayar

Başın dara düşse bile sakın ha medet umma

Göremezden gelir seni gene başından savar

 

Çelik yorulmuş gerilmez dadaş yayı kırık

Sevda bitmiş yürek dar boğazıma hıçkırık

Ters kurulu saat akrebi yelkovanı geçmiş

Çok yaşa demek  için bir nezlelik pıskırık

 

Dökmüyor palandökenim başındaki karını

Saklamak istiyor gelecek için son vakarını

Kiminin eli işte ve kimininki hep oynaşta

Ne poyraz ne kara yel dağıtmıyor efkârını

 

Küsmüş te almıyor sevdamı başımdan aras

Özlemi artıyor bilinsin hazar da sana miras

Dağ başını duman almış görünmüyor ötesi

Su yolunu şaşırmış ne tereği kaldı ne taras

 

At ete dalmış iti ise yemek için püsküllü ota

İnsanım başta demek için ise konulmuş kota

At izi it izine karışmış ya at ürer itleri kişner

Harmonisi kalmamış birbirine karışmış nota

 

En iyi ülkücü işini allah için en iyi yapandır

Vatanı ve milleti için katma değeri katandır

Susmasın ezanı dalgalansın bayrak sevdası

Başına taç olursa düşman bahtı karartandır

 

Bu düsturlarla çalışıp vatan ve millet diyene

Elini taşın altına koyup çile gömleği giyene

Elini verip güç vermek baştan başa erdemdir

Aydınlatmak için yanıp ta mum gibi eriyene

 

İnsanlar gelip geçer ama makamları kalıcıdır

Hakkıyla yaparsan işi üst mertebeye salıcıdır

Satmak değilki işimiz olmak lazım has alıcı

Mevzun vatan ise eğer geri kalan teferruattır

 

Bedelini ödeyenler susmadan vursun davula

Sur sesi gibi tokmağın ezelden ebede duyula

Bu davaya gönlünü veren ömrünü vermiştir

Tövbe edip hatasına herkes bu yola koyula

 

Artık sen ben davası yok hepten bitir bu işi

Kutsalı ezan vatan bayrağı dini olan er kişi

Yırtar karanlıkları elinde rehberi kur’andır

Titretir arzı hedef ilayı kelimetullah deyişi

 

Milli ve yerli olmak  değerlerine sarılmadır

Dadaş yayında ok gibi hedefine kurulmadır

Ezansız vatansız kimliksiz milli zor olunur

Hak yoluna iman diyerek koşup yorulmadır

 

Kopmadan maziden öze dönmektir millilik

Çağına vurulmuş damgadır bu duru kimlik

Özsüz ve milletsiz millilik olamaz zorlama

Olursun bir sökümlük belki de bir ekimlik

 

Onun içinde milli davam hemde ülküm var

Böyle olur ise bilinsin göğe çıkacak havar

Geçmişten örneği var başbuğları yazmıştı

Şimdi niye olamasın adı da düşmanı savar

 

Bedeni ruhundan ayırmak akıl işi değildir

Sanki otu toprağından sıyırmaya meyildir

Örnekmi istersin yanı başınızda orta doğu

Soyu sopu yok sayma sadece bir hayaldir

 

Ümmeti Muhammedin olmak âlice şereftir

Varlığından tadı almak hissedilen keyiftir

Âkif dolştı garbı cenubu yazdı milli marşı

Milli davasını dantel ilen işleyen gergeftir

 

Onu okumak gerçekten sözden öze geçiştir

Düşmanı bed hayalleriyle ebeden bitiriştir

İstiklâl marşımızın can suyu olmuş teması

Sağa sola sapmadan tam milli bir duruştur

 

Ekmeden biçme alternatifsiz seçme yapalı

Unutmayasın bu yol tümden hakka kapalı

Değnek iniyor kimi dövdüğüne bakmadan

Hayret değişmiş ve de olmuşsun eli sopalı

 

Hiç düşündün mü kim adına kimi döversin

Alttan çıkar üstte menfaat safasını sürersin

Sana fırsatı verenin kendincedir her davası

Utanmadan Allah adına yaptığını söylersin

 

Yine yerin üstündesin altından heberin yok

Bilmen lazımdır ölümünü hesabı kitabı çok

Herşey hep senin için verildi diye sanarsın

Anlarsın  elbette yaşayarak şok üstüne şok

 

Yerin altı çok ta serttir yanın yören delinir

Üstte vara yoğa konuştun orada dilin alınır

Artık evelemek ve de gevelemek imkânsız

Daha sana sormazlar her halin iyice bilinir

 

Benim laflarım alıp hesapları düzeltenedir

Zarardan dönmek içinse arı edebi yetenedir

El haya yı vel iman çünkü paydaştır bunlar

İman tarlasında selvice boy verip bitenedir

 

Vatandaşlık tamam ama türklük bir soydur

Milli birlik ve beraberlik düğündür toydur

Vatan bayrak ezan devlet ise özüdür biline

Türk devleti herkes için en güvenli koydur

 

Söylem ile millet olunamaz bu bir süreçtir

Varlık sebebi hem bir araç hemi de gereçtir

Ne utanmaya nede inkârı etmeye gerek yok

Tersine iddian hainleren yedirdiğin haraçtır

 

Kimin soyu sopu var ise gurulanıp söylesin

Benim ırkımla gururum seni hoşnut eylesin

Türk milleti dışlamayıp hep kucaklayandır

Demene ne gerek varki öyle değil böylesin

 

Soyu sopu unutturmak gizlice bir tuzaktır

Kışta kıyamette ırğıç karda esmiş sazaktır

Ayazlarında yanıp kavrulmamak istersen

Menziline yetiştirecek tek aracın  kızaktır

 

Canını kurtaran simidin kızağın olacaktır

Sen kayıp giderken o sazaklar donacaktır

Boy verip boylanıp soy verip soylanırken

Yeşeren sevda ağacına bülbül konacaktır

 

Baksana itlerine düşmüş kurtluk sevdasına

Geçilmiyor cakadan bak deyyuzun edasına

Kurtluk senin neyine otur oturduğun yerine

Girme hiç yalan dolan ile mertlik iddiasına

 

Kurt düşerse tuzağa öcünü almasını planlar

Her ne yapar isen yap hilleni hurdanı anlar

Yüreği perktir kimseden yardım beklemez

Bunu iyi bilsin başımıza her belayı salanlar

 

Kurdun keskin bakışı indirir tayasından iti

Başlar yemeye önüne düşen cansız meyyiti

Yükeseklerde kalabilmek çatal yüreği ister

Yabana atma sakın bu gerekçeli net tespiti